Bu Blogda Ara

16 Aralık 2011 Cuma

SABAHATTİN EYÜBOĞLU: MAVİ VE KARA

Yazar Hakkında

1908-1973 yıllarında yaşadı. Yüksek öğrenimini Fransa’da yaptı. İstanbul ve İstanbul Teknik Üniversitelerinde öğretim üyeliği, Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde öğretmenlik yaptı. Klasiklerin çevirisinde görev alarak Tercüme Bürosu’nda çalıştı. Halikarnas Balıkçısı’yla birlikte başlattıkları Mavi Yolculuk geleneği, Anadolu kültürünü, Ege’yi ve Bodrum’u tanıtmada önemli rol oynadı. Montaigne’den Denemeler, La Fontaine’den Bütün Masallar, Hayyam’dan Bütün Dörtlükler başta olmak üzere pek çok çeviri yaptı. 1940’tan sonra yazdığı denemelerini Mavi ve Kara’da topladı (1961).

Kitap Hakkında

Kitapta, deneme türünde 53 adet yazı yer almaktadır. Aşağıda bu yazılardan başlıcaları ele alınmış ve içeriklerine kısaca değinilmiştir.


Bizim Anadolu
Bu memleket niçin bizim? Fethettiğimiz için değil. Buraya tarih boyunca yerleşen halklar, birbiriyle kaynaşmışlar. Biz bu toprakları yoğurmuşuz, bu topraklar da bizi. Halkımızın tarihi Anadolu’nun tarihidir. Doğu’yla Batı sarmaş dolaş olmuş bizim içimizde. Anadolu, Mevlana ile demiş ki:

Gel, gel kim olursan ol, gel
Kafir ol, ateşe tap, puta tap, yine gel
Bu bizim dergah umutsuzlukların değil
Yüz kere bozmuşsan da tövbeni, yine gel.

Eski Yunan kültüründeki payımız, Anadolu olarak, en az Yunanistan’ınki kadar büyüktür. Kiliseleri bile cami yaparak korumuşuz. Fatih, Bizans mozaikleri için “Bunlar benim mücevherlerimdir, dokunmayın” demiş. Vatan, bizim için adaları ve Rumeli’siyle Anadolu’dur. Türkiye’nin asıl kökleri Türkiye’dedir.

Halk
Farklı etnik, dini, coğrafi kimlikler taşıyan bütün yurttaşlar, bizim halkımızı oluşturur. Türk kavramı bütün bu halkı kapsar. Bu topraklar, bütün tarihiyle, medeniyetleriyle, dinleriyle bizimdir. Milliyetçilik halkçılık demektir bizim için. Akıl da bilim de doğa karşısında olduğu gibi halkın karşısında da saygılı olmalıdır.

Halktan Yana
Batı kültürünün özü tabiattan yana gitmedir. Birçok Batılı bilgin ve sanatçı, bir yandan tabiatın, bir yandan da halkın sorunlarını çözmeye savaşmışlar, tabiata ve halka yöneldikleri ölçüde verimli olmuşlardır. Yeni sanatçının görevi halkı saymak ve halktan ders almaktır. Tıpkı tabiattan ders alır gibi.

Demokrasiye Güven
Halkı, okumamış ve cahil olduğu için küçümsemek ve onun verdiği oyların hep tutucu iktidarlara yol açacağını savunmak yanlıştır. Halk, ancak demokrasi içinde eğitim seviyesini artırabilir ve zaman içinde demokrasi de rayına girer.

Dostluk
Dostlukları bozanların başında dost olamayanlar gelir. Dostlukların kaynağında çıkar ortaklığının az çok payı olsa da, gerçek dostluk, çıkar düşüncesinin bittiği yerde başlıyor. İki insanın gerçekten dost olabildiği yerde uygarlık vardır. Sanatçılar, dünya milletlerini barıştırmaya çalışıyorlar. Dünya, bütün değerlerini eskisinden çok daha geniş bir hümanizma içinde kaynaştırıyor. Politikacılar ise bunun tam tersini yapıyor.

Halkoyunları
Halkoyunları, kara softalığa karşı Anadolu’nun masmavi direnişidir. Halk el ele, yan yana yürümesini, işini sevinçli bir oyuna çevirmesini, coşkusunu dizginlemesini, en karmaşık ritimlere ayak uydurmasını biliyor.

Dostluk, Bilim, Politika
Çağımız bilim çağı. Yarınki dünya ister istemez bilimin buyruğuna girecek bir dünyadır. Ancak bilim donuk değil, değişkendir. Yaratıcı olmalıdır. Bilim sevgi işidir, çıkar işi değil. Bilim gibi, dostluk da insanın hazır bulduğu değil, yarattığı bir şeydir. Yalnız kendini aşmasını bilen canlı varlık, bilimi ve dostluğu tadabilir.

Mavi ve Kara
Yazar, Mavi’yle “sanat”, Kara’yla “para” demek istemektedir. Güneş çekilip gittikten sonra bile mavi, sabahlara kadar cenkleşir karanlıkla. Karanlığı asıl yenen mavidir, güneş değil. En güzel gecelerin rengi mavidir. Her rengin farklı bir tadı ve derinliği vardır, ama mavi farklıdır. Sanatın ta kendisidir mavi. Sanat para için yapılmaz.

Sokakta
Sık sık duyarsınız: Bu halk adam olmaz diye. Halkı kendi dışında ve altında görme değil midir bu?

Din Üstüne
Anadolu halkı ırkçı olmadığı gibi koyu Müslüman da değildir. Devlet laik olmalı, din ve inançlar karşısında yansız ve özgürlükçü olmalı.

Din ve Bilim
İnsan ne demek? Bilinç demek. Batı, tek ahlak ve mutluluk yolunun bilim olduğuna inanmış. Batı, Hıristiyanlığı yendiği ölçüde gelişmiş, bilim ve sanat da kiliseden uzaklaştığı ölçüde gelişmiş. Aslında Batı kavramı kültür anlamında laiklik demektir sadece.

Çocuk, Ana-Baba İlişkileri
Çevremde dayak kadar zararlı olduğunu gördüğüm bir eski eğitim yolu da öğüt vermedir. Bir başka derdimiz de iltimas. İltimasa başvurmakla ana-baba çocuğuna iyilik ettiğini sanır.

Köy Enstitülerini Kuran Düşünce
İş ve bilim ahlakını getirmek, kelimenin tam anlamıyla laik bir eğitimi gerçekleştirmek, Köy Enstitülerini kuranların ana ilkelerinden biriydi.

Eğitim Üstüne
Montaigne “Ezber bilmek, bilmek değildir.” demiş. Eğitim ve öğretim, bilgiç yetiştirmeyi bırakıp insan yetiştirmelidir. Zeka, maddeyle oynama gücüdür. El işi eğitimi bu açıdan çok önemlidir. Çocuğu işe alıştıralım.

İlyada ve Anadolu
Montaigne (Denemeler)’den bir alıntı: “Türklerin padişahı II. Mehmet, Papa İkinci Pius’a şunları yazmış: İtalyanlar’ın bana düşman olmalarına şaşırıyorum. Biz de İtalyanlar gibi Troyalılar’ın soyundanız. Yunanlılar’dan Hektor’un öcünü almak, benim kadar onlara da düşer; onlarsa bana karşı Yunanlılar’ı tutuyorlar.”
Atatürk’ün bir sözü: “Dumlupınar’da Yunanlılar’dan Troyalılar’ın öcünü aldık.”
İlyada, bir Anadolu destanıdır. Homeros, bir Anadolu çocuğudur.

Halka Saygı
Atatürk, “Ne mutlu Türk’üm diyene” derken, “Ne mutlu halkım diyene” demek istiyordu.

Değerlendirme

Genel Olarak
Kitaptaki yazıların tamamı göz önünde tutulduğunda, Sabahattin Eyüboğlu’nun Anadolu uygarlığına büyük önem verdiği söylenebilir. O’na göre Anadolu, bütün bir geçmişiyle ve burada tarih boyunca yaşayan insanlarıyla bir bütündür. Bu bütünlüğü sağlayan, tarih içinde bu topraklarda yaratılan kültürel varlıklardır. Eski Yunan uygarlığı Anadolu’da doğmuştur. Biz Türkler, buraya Orta Asya’dan gelmiş olabiliriz. Ancak, Anadolu bizim yurdumuz olduğuna göre, bu yurdun tüm geçmişi ve kültürel varlıkları da bizimdir. Burada kaldığımız süre içinde biz de Anadolu kültürüne ve uygarlığına katkıda bulunduk. Burada eskiden beri yaşayan insanlarla bütünleştik. Bu insanların dinleri, etnik kökenleri ve nereden geldikleri önemli değildir. Hepimiz burada buluştuğumuza göre, Anadolu, hepimizin yurdudur.

Eyüboğlu’nun İnsana ve Halka Yaklaşımı
Eyüboğlu, temel olarak hümanist (insancı) bir yazardır. Bu yönüyle Mevlana’nın bir izleyicisi sayılabilir. Yazar, özel yaşamında, öğretmenliğinde, yazarlığında dostluğa hep önem vermiş, paylaşmanın önemine inanmış biriydi. Kafa ve gönül serüveninde çıkarsız ilişkilerin yeri bambaşkaydı. Bu ilişkileri yaratanların, insanların asıl sözcüleri olan sanatçılar olduğuna inanıyordu. Kitabına Mavi ve Kara adını vermesi bundandır. Mavi’yle “sanat”, Kara’yla “para” demek istiyordu.
Yazar, halka ve halkçılığa da büyük önem veriyor ve yurt ile halkı eş görüyordu. O’nun düşüncesine göre halka yukarıdan bakmak yanlıştır. Tam tersine halktan bir şeyler öğrenmeye çalışmak gerekir. Halka güvenmek gerekir. Demokrasi de ancak bu sayede yeşerir. Halkın zengin bir kültürü vardır. Bu zenginliği korumak ve yaşatmak gerekir.
Halkın eğitiminde ezbere dayanan teorik bilgilerden çok, iş eğitimine ve uygulamaya önem verilmelidir.

Eyüboğlu’nun Evren ve Yaradılış Konusuna Yaklaşımı
Eyüboğlu, evren ve yaradılış konusuna bilimsel açıdan bakar. Bu konuda dinsel bir yaklaşımı değil, bilimsel yaklaşımı savunur. Batı uygarlığının, din yerine bilimi referans kabul ederek geliştiğini düşünür. Laik bir dünya görüşüne sahiptir.

Eyüboğlu’nun Doğaya ve Canlılara Bakışı
Yazara göre Batı kültürünün özü doğaya duyulan saygıdır. Birçok Batılı bilgin ve sanatçı, bir yandan doğanın, bir yandan da halkın sorunlarını çözmeye savaşmışlar, doğaya ve halka yöneldikleri ölçüde verimli olmuşlardır. Yeni sanatçının görevi halkı saymak ve halktan ders almaktır: Tıpkı doğadan ders alır gibi.

Mavi ve Kara, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 1999, (İlk Yayın Yılı: 1961)