Bu Blogda Ara

27 Ağustos 2011 Cumartesi

İran İnanışları ve Mitolojisi


İRAN KÜLTÜR VE EDEBİYATINA BİR BAKIŞ

İran’ın toplumsal yaşamına damgasını vuran Şii kültüründe; Kerbela Olayı’nın anısı ve çekilen acılar önemli yer tutar. Her yıl düzenlenen Kerbela’yı anma törenlerinin odak noktasını kendine eziyet etme ve çile çekme oluşturur. İran’da en az bir günü yasla geçmeyen ay yok gibidir. Şiiliğin dünyaya küskün ve kötümser bakışı şiir, müzik ve felsefeye sinmiştir. Nevruz gibi doğa olaylarıyla yakından ilgili geleneksel şenlikler İran toplumunun yaşama dönük yönünü yansıtır.


Mazdeizm dininin kutsal kitabı Avesta, İran edebiyatının en eski örneklerinden biridir.

Eski İran kültürünün en önemli yapıtı olan Hudayname, ortaçağ İslam kültürünün gelişmesinde önemli rol oynamıştır. İran hükümdarlarıyla ilgili efsanevi ve tarihsel bilgiler içeren kitap, İslam tarih kitaplarının da en önemli kaynaklarından biri sayılır.

İran Arap egemenliğine girince Mazdeizmin tanrısı Ahura Mazda’nın yerini Allah, Ehrimen’in yerini de Şeytan aldı. Zerdüştçülük (Mazdeizm), İslam karşısında yenik düştü. İranlılar Pehlevi yazısını bırakıp Arap harflerini kabul ettiler.

İslam sonrası Fars edebiyatının temeli Samaniler döneminde atıldı. Bu dönemin en tanınmış şairi olan Rudeki Farsça şiiri Arapçanın etkisinden kurtaran ilk şairdi. Gazneliler döneminde Fars edebiyatı büyük bir gelişme gösterdi. Bu dönemin önemli şairi, İran edebiyatının en ünlü kahramanlık destanı Şahname’nin yazarı Firdevsi’dir. Ömer Hayyam, Azraki, Hakani, İran edebiyatının en büyük kasidecisi sayılan Enveri, Genceli Nizami gibi şairler Büyük Selçuklular döneminde yetiştiler. Bu dönemde düzyazı da şiire paralel bir gelişme gösterdi. Örneğin Gazali bu dönemde düzyazı alanında isim yapmıştı. Zaman zaman duraklamalar yaşayan edebiyat Timur ve Timurlular döneminde yeniden canlılık kazanmaya başladı. Dönemin ünlü edebiyatçıları arasında Mevlana Celaleddin Rumi, Şirazlı Sadi, Şebisteri, Evhadi Meragi, Selman-ı Saveci, Fars edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük gazel ustası Hafız ve 15. yüzyıl İran’ının en ünlü edebiyatçısı ve bilgini olan Cami yer alıyordu. Safeviler dönemiyle birlikte İran edebiyatında bir gerileme görüldü.

HİNT VE İRAN İNANIŞI

Hindistan’da M.Ö. 2000 yılında tertiplenen, Vedizm dininin kutsal kitabı Rig-Veda, (Veda, Hint dilinde “bilgi” anlamına gelir) insanlığın en eski kutsal kitabıdır. Dört kitaptan oluşur ve bunlara vedalar da denir. Vedaların ilk şarkıları büyücülük şarkılarıdır. Bunlarda büyük Tanrıların adları geçmez. M.Ö. 1000 yıllarında tertiplenen vedalarda ise İndra, Mithra, Varuna gibi Tanrılardan söz edilir. Vedizm ya da Vedalar, dinsel felsefenin kaynağı olduğu gibi, mitolojinin de kaynağıdır.

İndra : Doğa ve savaş tanrısı.
Varuna : Akıl ve gök tanrısı.
Mithra : Güneşli gündüz göğünün tanrısı, hukuk tanrısı.

Bu tanrıların anaları Tanrıça Aditi’dir. Aditi, evrendeki bütün varlıkların ortak özüdür.

İran sözcüğü, sonraları Hint-Avrupalı adı verilen istilacı kuzeylilerin kendilerine soylu anlamında arya demelerinden türemiştir. Aryan deyimi, giderek Eran ve sonunda İran biçimine dönüşmüştür. Aryanlar, geldikleri Hint ülkesinin inanışlarından bazılarını da birlikte getirmişlerdir. Bu nedenle, İran inanışı, Hint inanışından öğeler içerir.

Zerdüşt: Mazdeizm dininin peygamberidir. M.Ö. VII. yüzyılda yaşadığı sanılmaktadır. Kimi araştırmacılar ise, onun çok daha eski tarihlerde, M.Ö. 1500’lerde yaşadığını düşünmektedir. Yunanlılar Zerdüşt’e “Ahura Mazda’nın Oğlu” diyorlardı.

Mazdeizm: Zerdüşt’ten çok önce kurulan, Zerdüşt tarafından arıtılıp biçimlendirilen ve tek tanrıya (Ahura Mazda) indirgenen dindir. İyi tanrıyla kötü tanrı ikiliğine, Ahura Mazda ile Angra Mainyu (Ehrimen) çatışmasına dayanır. Mazdeizm dinine göre insanlar, Gök ve Yeraltı ülkeleri arasındaki bir sınav alanı olan dünyada başarılı olurlarsa iyilik saflarına katılırlar. Zerdüşt’e göre gerçek dindarlık tarım çalışmalarıyla elde edilir. Avesta, hayvanlara iyi bakılması, toprağın iyi sürülmesi üstüne öğütlerle doludur. İnsanların üç büyük görevi: Dindar, açık yürekli ve çalışkan olmaktır. Mazdezimdeki cennet vadeden “öte dünya” düşüncesi (eskatoloji), daha sonra gelen tek tanrılı dinlerde de benzer biçimde yer almıştır.

Zerdüşt’ün izleyicileri, Hıristiyanları ve Musevileri, Zerdüşt’ün, yolunu şaşırmış çocukları olarak görürler.

Avesta: Mazdeizmin kutsal kitabıdır. Zerdüşt’ün sözleri olduğuna inanılmaktadır. Aslının on iki bin öküz derisi üstüne yazıldığı ve bu metnin Büyük İskender tarafından yaktırıldığı söylenir. Bu gün elde bulunan metin, ezberlenmiş olan eski metnin kuşaktan kuşağa geçmesiyle M.S. III. yüzyılda yazılmıştır. Nimet Yıldırım’ın aktardığına göre ise, çoğu araştırmacı, Avesta’nın en eski bölümlerinin M.Ö. VI. yüzyılda yazıldığı görüşündedir. Kitapta bizzat Zerdüşt’e adanmış ve “ezgiler” (Gatha) olarak adlandırılan orta uzunlukta (on beş dolayında kıtadan oluşmuş) ilahiler vardır. Kitapta yirmi dolayında dinsel içerikli şiir (yasht) de yer alır.

Ahura Mazda (Hürmüz): İyilik ve gök tanrısıdır. Zerdüşt’ün iddiasına göre Avesta’yı Zerdüşt’e o vahyetmiştir. Gök-ışık ülkesinde oturur. Hint inanışındaki Varuna’nın evrim geçirmiş hali olduğu ileri sürülür. Karısı Armati, kızı Asi’dir.

Angra Manyu (Ehrimen): Kötülük tanrısıdır. Yeraltı-karanlık ülkesinde oturur. Ahura Mazda ile aralarındaki karşıtlık Mazdeizm dininin temelini oluşturur.

GENEL OLARAK MİTOLOJİ

Mit

Yunanca öykü anlamına gelen ‘mythos’ sözcüğünden dilimize geçen “mit” kavramı, insanoğlunun, evreni, dünyayı, doğa olaylarını, kısaca var oluşu açıklamak amacıyla inançla bağlandığı kutsal öyküler anlamında kullanılır. Genellikle doğaüstü kahramanların (örneğin tanrıların) yaşadığı olağandışı olayları anlatan mitler; Carl Jung’un tanımına göre de toplumun bütününü ilgilendiren, kolektif bilinç dışının yarattığı ruhbilimsel davranış biçimleridir. Bu yönüyle mitler, çağdaş düş okuma bilimi psikanaliz tarafından sıkça başvurulan birer kaynaktır.

İnsanların en çok ve ilk olarak merak ettikleri şey, evrenin ve yaşamın nasıl başladığıdır. Bu nedenle evrenin yaradılışına ilişkin mitlerin (kozmogoni mitlerinin) bütün öteki mitler arasında özel bir yeri vardır. Kozmogoni mitleri, ırkların ve ulusların ortaya çıkış öykülerinden oluşan “türeyiş” mitlerine de kaynaklık ederler.

Kahraman Mitleri

Mitolojik bir figür olarak “kahraman”, tanrılaştırılmış bir insan olarak tanımlanabilir. Mit, gerçeğin ve bilginin taşıyıcısı ise kahraman da mitin taşıyıcısı, giderek yaratıcısıdır denilebilir.

Bir kahramanın yaşamı, sıradan insanların yaşamına benzemez. Yaşamı boyunca; alışılmamış olaylarla, serüvenlerle, engellerle karşılaşır, genel olarak da söz konusu engelleri aşıp başarıya ulaşır. Kahramanın yaşamı, bir yolculuğa, bir arayışa da benzetilebilir.

İRAN MİTOLOJİSİ

Avesta ve ona ilişkin yapıtlar (bu arada Bondihşin) İran Mitolojisinin en önemli kaynaklarıdır. Öteki önemli kaynaklar; İran hükümdarlarıyla ilgili efsanevi ve tarihsel bilgiler içeren Hudayname ile başta Firdevsi’ninki olmak üzere Şahnamelerdir.

İran mitolojisi, Hint-Avrupa geleneğine dayanır. İran ritüeli incelendiğinde, bunların ateşe dayalı olduğu görülür. Özel ya da toplu, hiçbir dinsel tören yoktur ki, bir ocağın çevresinde oluşturulmasın. Ateş, Mazdeistler için tapılan bir şey değil, Ahura Mazda’nın saflığının, güzelliğinin ve ışığının simgesidir.

İRAN MİTOLOJİSiNDEN BAZI KAHRAMANLAR

ZALOĞLU RÜSTEM

Firdevsi’nin ünlü Şahnamesi’nde serüvenleri ve kahramanlıkları anlatılır. Yunanlıların Herakles’i ya da Yahudilerin Samson’u gibi olağanüstü gücüyle ünlüdür. Serüvenleri, çoğunlukla İranlılarla Turanlılar arasındaki savaşlarda Efrasiyab ile olan mücadelesi ile ilgilidir. Zerdüşt dinini kabul etmeye yanaşmayınca üzerine gönderilen komutan İsfendiyar ile dövüşerek onu öldürür. Daha sonra İsfendiyar’ın oğlu Behimi ve kendi kardeşi Segad’ın kurduğu bir pusuda yaşamını yitirir. Rüstem, Osmanlı edebiyatında da ülküleştirilmiştir. Pehlivanların piri sayılır, padişahlar onun adıyla nitelenerek övülür.

EFRASİYAB

Fars mitolojisinin baş kaynaklarından biri olan Firdevsi’nin Şahname’si onun birçok serüvenlerini ve kahramanlıklarını anlatır. Kişiliği Türklerin mitolojik kahramanı Alp Er Tunga’yla karışmıştır.

BEHRAM V (BEHRAM-I GUR)

420-438 yılları arasında hüküm sürmüş Sasani hükümdarıdır. Ülkesinin edebiyatında, sanatında ve folklorunda Behram’ın cesaretinden, romantik serüvenlerinden ve avcılığından övgüyle söz edilir.

Yaban eşeği avına düşkünlüğünden dolayı Gur (yaban eşeği) lakabı verilen V. Behram ile ilgili menkıbeler, birçok mesneviye, minyatüre ve halk öyküsüne konu olmuştur. Türk ve İran şairlerinde de Behram’ın kişiliğine ve menkıbelerine ilişkin telmihlere rastlanır. Behram ile ilgili menkıbeler ilkin Taberi ve Sealibi gibi Arap tarihçilerinin yapıtlarında ve Firdevsi’nin Şahname’sinde parçalar halinde yer almıştır. Behram-ı Gur menkıbeleriyle ilgili mesneviler arasında Genceli Nizami, Hüsrev-i Dehlevi, Ali Şir Nevai, Hatifi’nin yapıtları önemlidir. Menkıbelerde çeşitli yan olaylar bulunmakla birlikte, asıl konu hükümdarla, mesnevilerde adı Fitne Dilaram, Aşub ve Azade gibi değişik biçimlerde geçen bir cariye arasındaki aşkla ilgilidir.

CEMŞİD

İran’ın dördüncü şahı olduğuna, tanrı Ahura ile görüşüp ondan öğüt alarak ülkeyi yönettiğine, yönetim çağının İran’ın altın çağı sayıldığına inanılır. 700 yıl krallık ettiği Avesta’da yazılıdır. Egemenliği sırasında 300 yıl süresince İran’da hiç kimsenin ölmemiş olduğu da ayrı bir inanç konusudur. Ünlü tufan öyküsünün İranlı Nuh’u da odur. Koca bir sığınak yaptırıp bitki ve hayvanlarıyla birlikte insanları kurtarır.

Şarabı ilk icad eden kişidir. Piştadilerin 5. padişahı Zehhake (Dehhake) tarafından öldürülmüştür.

YARARLANILAN KAYNAKLAR

1. Ana Britannica Genel Kültür Ansiklopedisi, 22 C. İstanbul, Ana Yayıncılık, 2000.
2. Campbell, Joseph, Kahramanın Sonsuz Yolculuğu, çev. Sabri Gürses, İstanbul, Kabalcı Yayınevi, 2000.
3. Eliade, Mircea, Mitlerin Özellikleri, çev. Sema Rifat, 2.B., İstanbul, Om Yayınevi, 2001.
4. Hançerlioğlu, Orhan, Dünya İnançları Sözlüğü, 3.B. İstanbul, Remzi Kitabevi, 2000.
5. Mitolojiler Sözlüğü, 2 C. Yayına Haz. Levent Yılmaz, Ankara, Dost Kitabevi Yayınları, 2000.
6. Yıldırım, Nimet, “İran Mitolojisi”, Nüsha, Yıl II, Sayı 7, Güz 2002, s.19-44