Bu Blogda Ara

16 Aralık 2011 Cuma

SABAHATTİN EYÜBOĞLU: MAVİ VE KARA

Yazar Hakkında

1908-1973 yıllarında yaşadı. Yüksek öğrenimini Fransa’da yaptı. İstanbul ve İstanbul Teknik Üniversitelerinde öğretim üyeliği, Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde öğretmenlik yaptı. Klasiklerin çevirisinde görev alarak Tercüme Bürosu’nda çalıştı. Halikarnas Balıkçısı’yla birlikte başlattıkları Mavi Yolculuk geleneği, Anadolu kültürünü, Ege’yi ve Bodrum’u tanıtmada önemli rol oynadı. Montaigne’den Denemeler, La Fontaine’den Bütün Masallar, Hayyam’dan Bütün Dörtlükler başta olmak üzere pek çok çeviri yaptı. 1940’tan sonra yazdığı denemelerini Mavi ve Kara’da topladı (1961).

Kitap Hakkında

Kitapta, deneme türünde 53 adet yazı yer almaktadır. Aşağıda bu yazılardan başlıcaları ele alınmış ve içeriklerine kısaca değinilmiştir.

31 Ekim 2011 Pazartesi

Orhan Kemal'in "Gurbet Kuşları" Romanı

Gurbet Kuşları’na ilişkin inceleme ve değerlendirmelerde romanın Tekin Yayınevi’nden çıkan 2002 tarihli 6. baskısı esas alınmıştır.

Romanda Anlatılan Tarihsel Dönem

Romandaki olaylar 1955 ile 1960 yılları arasındaki bir dönemde cereyan eder. Zaman zaman 6–7 Eylül 1955 tarihinde azınlık işyerlerine yönelik olarak Beyoğlu’nda meydana gelen yağmalama eylemi anımsatılır. Menderes hükûmeti, İstanbul’da yeni yollar açmak için yoğun bir kamulaştırma ve imar faaliyeti içindedir. Bu faaliyet nedeniyle İstanbul’da çok sayıda işçiye ihtiyaç duyulmakta, bu ihtiyaç Anadolu’dan gelen göçmenlerce karşılanmaktadır. Bu yıllar, kentleşmenin hız kazandığı, göçmen yığınlarının köylerinden kopup şehirlere akın etmeye başladığı yıllardır.

11 Eylül 2011 Pazar

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Saatleri Ayarlama Enstitüsü" Romanı

Romanın Konusu

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, çocukluğu yoksul bir ailede geçen, hayatı boyunca saatlerle içli dışlı olan, sayısız iş değiştirmesine karşın Halit Ayarcı ile tanışıncaya kadar yoksulluktan bir türlü kurtulamayan, dürüst, gerçekçi, akılcı olmaya çalışsa da çevresinin etkisiyle, yalanlarla kuşatılmış bir hayat süren Hayri İrdal’in anıları şeklinde kaleme alınmış ve eleştirmenlerce Türkiye’nin Tanzimat öncesinde başlayan, Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar devam eden bir döneminin alaycı ve eleştirel anlatımı olarak nitelenmiş bir romandır.

Olay Örgüsü

Roman, “Büyük Ümitler”, “Küçük Hakikatler”, “Sabaha Doğru” ve “Her Mevsimin Bir Sonu Vardır” olmak üzere dört bölümden oluşmaktadır.

27 Ağustos 2011 Cumartesi

İran İnanışları ve Mitolojisi


İRAN KÜLTÜR VE EDEBİYATINA BİR BAKIŞ

İran’ın toplumsal yaşamına damgasını vuran Şii kültüründe; Kerbela Olayı’nın anısı ve çekilen acılar önemli yer tutar. Her yıl düzenlenen Kerbela’yı anma törenlerinin odak noktasını kendine eziyet etme ve çile çekme oluşturur. İran’da en az bir günü yasla geçmeyen ay yok gibidir. Şiiliğin dünyaya küskün ve kötümser bakışı şiir, müzik ve felsefeye sinmiştir. Nevruz gibi doğa olaylarıyla yakından ilgili geleneksel şenlikler İran toplumunun yaşama dönük yönünü yansıtır.

28 Haziran 2011 Salı

Aziz Nesin’in “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” Adlı Romanı

Yazar:

Aziz Nesin, 1915–1995 yılları arasında yaşamıştır. Kara Harp Okulu mezunudur. 1944 yılında ordudan uzaklaştırılmış, yaşamını gazetecilik, yazarlık ve yayıncılık ile kazanmıştır. Eserlerinde toplumsal düzendeki çarpıklıkları ve çelişkileri büyük bir ustalıkla anlatmış, çağdaş Türk mizah edebiyatının dünya ölçüsünde temsilcisi olmuştur. Yüze yakın kitap yazan Aziz Nesin’in romanları arasında Gol Kralı, Zübük, Tatlı Betüş; öykü kitapları arasında da, İt Kuyruğu, Damda Deli Var, Deliler Boşandı, Ölmüş Eşek vb. sayılabilir.

Romanın Konusu ve Özeti:

20 Haziran 2011 Pazartesi

Don Kişot

“Don Kişot’u kitaplar çıldırtmıştı, Beşir Fuad’ı kitaplar öldürdü.” (Cemil Meriç)

Don Kişot, daha edebiyatta roman türü ortaya çıkmadan yazılan bir ‘roman’dır. İspanyol yazar Miguel de Cervantes’in 1600’lü yılların başında yazdığı bu kitabın değeri, roman türünde eserlerin verilmeye başlandığı XVIII. yüzyıldan sonra anlaşılmış ve onun dünyada yazılan ilk roman olduğu kabul edilmiştir. Don Kişot, sadece ilk roman olmakla kalmaz, günümüze kadar yazılan en iyi romanlardan biridir de.

11 Haziran 2011 Cumartesi

Kuşluktan İkindiye Eminönü

Dünya tek bir ülke olsaydı başkenti İstanbul olurdu. - Napolyon

Bugün kahvaltımı açık havada yaptım. Bir tür “bahara merhaba” partisiydi bu. Eminönü’nde, Yenicami ile Mısır Çarşısı arasında kalan bahçede oturup, bir iki parça börek-çörek ve biraz peynir eşliğinde çayımı içerken, bir yandan da çevremdeki buram buram tarih kokan havayı doyasıya içime çektim. Bahar güneşi iliklerime kadar ısıtıyordu beni.

7 Haziran 2011 Salı

Ereğli'den İstanbul'a

Lütfen dikkat! Hostesiniz konuşuyor. Kaptanınız yarım saat yemek ve ihtiyaç molası vermiştir.

Otobüslerin hostes koltuklarında yolculuk ede ede, kendimi hostes gibi hissetmeye başladım. Kaptanın hemen yanında oturmak, bir otobüste değil de bir otomobilin ön koltuğunda, şoförün sağında oturmak gibi oluyor. Yol, önümde uzayıp gidiyor. Kaptanla sohbet ederken, zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum. Arada bir, muavin arkadan seslenip, yolculara ikram etmek üzere, ön taraftaki soğutucu bölmeden kola ve fanta çıkarmamı istiyor.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Boyabatlı Deniz ile Oflu Cengiz

O günkü programımda Sinop vardı. Sabah 7’de Samsun Cumhuriyet Meydanı’ndan Sinop’a hareket edecek otobüse yetişmek için erkenden kalktım. Kaldığım otel meydana çok yakın olduğu için saat 6.30’da uyanmam yeterliydi. O saatte otelde kahvaltı henüz başlamadığından, otobüsü beklerken meydandaki bir lokantada çorba içmeye bile zaman bulabildim.

“Meydan” ya da “çarşı”, Anadolu’daki büyükçe şehirlerde bile o yerin merkezi anlamına gelir. Karadeniz’den örnek vermek gerekirse, bölgenin en büyük iki kenti olan Samsun ve Trabzon’da “meydan” demek oraların en hareketli yerleri demektir. Bir bakıma o şehirlerin simgesi sayılabilecek anıt ve yapılar da meydanda yer alırlar. Örneğin Atatürk’ü şaha kalkmış bir at üzerinde tasvir eden ünlü heykel Samsun’un meydanındadır. Trabzon’un meydanında durup şöyle bir çevrenize baktığınızda, başta Belediye Binası olmak üzere gördüğünüz eski yapılar, tarihsel kimliği olan bir şehirde bulunduğunuzu hissettirir size.

22 Şubat 2011 Salı

Servet-i Fünun Dönemi Romanı

1. Giriş

Bu incelemede, 1896-1901 yılları arasında Servet-i Fünun dergisi çevresinde toplanan edebiyatçılardan oluşan Edebiyat-ı Cedide akımının doğuş ve gelişme koşulları ile edebiyatımıza yaptığı katkılar üzerinde durulacaktır.

Konu, roman türüyle sınırlı tutulacak, dönemin toplumsal ve siyasal koşulları, akıma mensup edebiyatçılar ve yapıtları hakkında bilgi verilmek ve akıma ilişkin değerlendirmelere yer verilmek suretiyle açıklığa kavuşturulmaya çalışılacaktır.

14 Şubat 2011 Pazartesi

Karşılaştırmalı Edebiyat Çalışmaları

1. Giriş

Bu incelemede, Karşılaştırmalı Edebiyat’ın bir tanımı verilerek, Kültürlerarasılık kavramının Karşılaştırmalı Edebiyatla olan ilişkisi üzerinde durulacak ve Karşılaştırmalı Edebiyat çalışmalarının bugün geldiği aşama hakkında kısa bilgi sunulmaya çalışılacaktır.

2. Kültürlerarasılık

Kültürlerarasılık, bir bakıma farklı kültürler arasında evrensel bir sentez arayışıdır.

Richard Schechner’e göre kültürlerarası etkileşimden söz edilebilmesi için, ulusal evreden kültürel evreye geçilmesi, başka bir anlatımla ulusların değil kültür alanlarının belirginleşmesi gerekir.

7 Şubat 2011 Pazartesi

Tanzimat Dönemi Türk Romanı

1. Giriş
Bu incelemede, Tanzimat döneminin Batılılaşma yönündeki genel eğiliminin, Türk edebiyatına, özellikle de bu dönemde ortaya çıkan roman türüne etkilerinin ortaya konulması amaçlanmıştır.

31 Ocak 2011 Pazartesi

Bir Iğdır Yolculuğu

25 Eylül 2000 Pazartesi. Öğleden Önce.

Kars’tan Iğdır’a yolcu taşıyan Türk Hava Yolları aracındayım. Aracın ön sırasında, adının Sahip olduğunu sonradan öğrendiğim 25-30 yaşlarında iri yapılı bir genç ile yan yana oturuyoruz. Yolculuğun başlarında hiç konuşmuyoruz. Ben, cebimden çıkardığım minik haritayı inceliyorum.

24 Ocak 2011 Pazartesi

Üçüncü Ahmed Çeşmesi Hakkında Bir İnceleme

1. Giriş
Bu incelemede İstanbul’da Topkapı Sarayı’nın birinci avlu girişi Bab-ı Hümayun ile Ayasofya arasında yer alan 18. yüzyıla ait III. Ahmed Çeşmesi ele alınacak, Barok sanatın Türkiye’deki ilk örneklerinden sayılan bu yapıt ile ilgili bilgiler aktarılmadan önce kısaca Barok sanattan ve bu sanatın Osmanlı sanatına olan etkilerinden söz edilecektir.

17 Ocak 2011 Pazartesi

Zeus Sunağı Hakkında Bir İnceleme

1. Giriş
Bu çalışmada, halen Berlin’deki Pergamon Müzesi’nde sergilenmekte olan ve Pergamon Sunağı, Bergama Sunağı ya da İngilizce adıyla “Great Altar of Zeus” olarak anılan Zeus Sunağı konu edilmiş; sunağın sanatsal açıdan taşıdığı önemin yansıtılabilmesi amacıyla öncelikle, ait olduğu Yunan Uygarlığı ve Helenistik Dönem hakkında bilgi aktarılmaya çalışılmıştır.

8 Ocak 2011 Cumartesi

Güneydoğu'dan

Uzun bir ayrılığın ardından evime döndüm. Benim için güzel bir gezi oldu. Güzel yerler, güzel insanlar gördüm.

Mardin sokaklarında dolaşırken beni turiste benzetip arkamdan "Excuse me, where are you from?" diye seslenen, ben de onu Türk’e benzettiğim için kendisine Türkçe cevap verince anlamayan ve bu kez benimle Arapça konuşmaya başlayan insanlar mı ararsınız?

Ece Temelkuran'ın "Muz Sesleri" Romanı

Romanda anlatılan olaylar, 2006 yılında Oxford, Paris ve Beyrut’ta cereyan eder.

Oxford’da Deniz adlı bir Türk kızı, üniversitenin İslam Çalışmaları Merkezi’nde doktora yapmakta ve İslami hareketin Ortadoğu’da yoksullukla kurduğu ilişki üzerine çalışmaktadır. Tanrı inancı olmayan Deniz, aldırdığı çocuk yüzünden kendini suçlu hissetmekte ve affedilme özlemiyle bazen Tanrı’ya inanmayı çok istemektedir.