Bu Blogda Ara

19 Ocak 2014 Pazar

Kentsel Dönüşüm


Kentsel dönüşüm, deprem yönünden riskli bölgelerde bulunan çürük ve insan sağlığına uygun olmayan yapıların yıkılması ve yerlerine yeni binalar yapılmasıdır. Bu uygulama devlet gücüyle ve yasa zoruyla yapılmaktadır.

Bu açıdan bakıldığında kentsel dönüşüm, vatandaşların can güvenliğine ve sağlıklı yaşamına yönelik bir önlem gibi görülebilir.

Ancak konuya biraz daha yakından bakıldığında bir takım soru işaretleri belirmektedir:

Geçmişte, söz konusu riskli alanlarda çürük ve insan sağlığına uygun olmayan şekilde gecekonduların ve derme çatma binaların yapılması, devletin göz yummasıyla olmuştur. Buralara elektrik, su, doğalgaz, ulaşım, alt yapı gibi hizmetler devlet tarafından götürülmüştür. Bunun nedeni, seçimlerde buralarda oturanların oylarını alabilmektir. Çoğunlukla köyden kente göç edenlerin yerleştiği bu alanlarda yaşayanlar, kentin yoksul kesimini oluşturmaktadır.

Kentsel dönüşüm uygulamasında devlet, önce kentin riskli alanlarını belirler. Bu alanlardaki binalar, devlet zoruyla yıkılır. Riskli alanda yer alan bir bina, sağlam olsa bile devlet tarafından yıkılabilir. Yıkıma engel olmaya çalışanlar gerektiğinde hapse bile girebilir. Elektrikleri, suları, doğalgazları kesilebilir. Evleri yıkılan insanlara geçici olarak kira yardımı yapılır. Yeni binayı bir inşaatçı firma yaparsa bu insanlar, bedeli karşılığında yeni binadan konut alabilir.

Ev sahipleri açısından burada bazı sorunlar vardır:

Var olan konuta biçilen değer, yeni binadan ev almaya yetmeyecektir. Dolayısıyla ev sahibi, kişilerden veya bankalardan borç almak zorunda kalacaktır. (Tabii ödeme gücü varsa).

Ödeme gücü olmayan ev sahipleri, bu durumda evleri kaç lira ediyorsa o parayla, kentin uzak semtlerinden ev almaya çalışacaktır. Bu da eski semte alışmış, orada komşuları olan, semte yakın işyerlerinde çalışan insanların yabancı bir bölgeye taşınmaları demektir. Yabancı bir çevre, yabancı insanlar, şehre ve işyerine uzak bir ev.

Ödeme gücü olan bir ev sahibi, bulunduğu yerde yeni yapılan binadan konut alabilse bile yine bir takım güçlüklerle karşılaşacaktır:

Önceden bağımsız bir evde veya akrabalarının oturduğu bir apartmanda yaşarken aidat ödemeyen kişi, yeni yapılan apartmanda aidat ödemek zorunda kalacaktır.

Çok katlı ve çok daireli bir apartman veya site, onun alışmış olduğu eski yaşam tarzına uymayacaktır. Örneğin, eskiden dairesinin kapısını bile kilitlemeden aynı binadaki akrabalarını / komşularını ziyaret edebilirken, şimdi hiç tanımadığı kalabalık bir grup içinde yaşamak, ona zor gelecektir.

Konuyu mülkiyet hakkı ve sosyal devlet ilkesi bağlamında değerlendirmek gerekirse;

Bir vatandaşın sahip olduğu bir konutu zorla yıkmak ya da elinden almak, Anayasa tarafından verilen mülkiyet hakkına aykırıdır.

Devlet bu noktada kamu yararını öne sürmekte ve demektedir ki: Ben vatandaşımın can güvenliğini ve sağlıklı yaşamını güvence altına almak zorundayım. Dolayısıyla, çürük binayı yıkarım veya kamulaştırırım (mal sahibinin elinden alırım).

İlk bakışta doğru gibi görünse de, bu defa da Anayasa’daki “sosyal devlet” ilkesi ve “konut hakkı” öne sürülebilecektir. Yani devlete şu noktada itiraz edilebilecektir:

Ey sosyal devlet, mademki sen vatandaşın konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri almak zorundasın, tamam, benim sağlıksız konutumu yık, aynı yerde yenisini yap, ama benden para isteme. Çünkü sen sosyal devletsin.

Bütün bu sorunlar ve tartışmalar, ayrıca gazetelere yansıyan haberler bizi şu noktaya getirmektedir:

Kentsel dönüşüm denilen olgu, bir rant yaratma ve bu rantı paylaşma olgusudur. Kentin merkezî yerlerindeki alanlar (Kadıköy’de Fikirtepe, Beyoğlu’da Tarlabaşı gibi) eskiye göre çok değer kazanmıştır. Amaç, buralardaki gecekonduları ve eski yapıları temizlemek, yerlerine lüks konutlar ve iş yerleri yaparak bunları yüksek fiyatlarla, varlıklı kesime pazarlamaktır. Bu arada bu semtlerin eski sahipleri, evlerini kaybetmekte ve şehrin uzak semtlerine sürgün edilmektedir. Yeni yapılan lüks konutların ve iş yerlerinin satış bedelleri ise, inşaatçı firmalarla belediyeler arasında paylaşılmakta, bu sayede birileri zengin edilmektedir.