Bu Blogda Ara

19 Ocak 2014 Pazar

Mel'un: Bir Us Yarılması

Birileri günlük yazar, birileri de not. Bu, günlükler hakkında yazılmış bir not. Selim İleri’nin günlükleri hakkında. Mel’un:Bir Us Yarılması kitabından söz ediyorum. Ben Selim İleri kadar eski bir Türkçe kullanamayacağım yalnız. Hem aramızdaki yaş farkından, hem  -yapay bir Öztürkçe heveslisi olmasam da - günümüzün yaşayan sözcüklerini yeğlememden.
Kitabın kahramanı olan Sayru Usman, belki Selim İleri’nin kendisi, ama ondan daha yaşlı olduğu kesin. Metin içinde 1931’de, 1937’de okuduğu kitapları anıyor. Oysa İleri, 1949 doğumlu. Sayru Usman, Cumhuriyet öncesi doğumlu olmalı. Kitap O’nun ağzından yazıldığına göre, kullanılan dilin günümüz Türkçesine kıyasla daha eskitilmesi doğal.
Son zamanlarda en soluksuzca okuduğum kitaptı bu. Adı “roman” olsa da metin içindeki değinmeler, onun “günlük” türünde yazılmış bir yapıt olduğunu gösteriyor. Denilirse ki, “Bu bir romandır, Sayru Usman’ın günlüklerinden oluşmuş bir roman.”, ona da saygı duyarım. Yine de kitabı Selim İleri’nin günlükleri olarak okudum ben.
İleri; kitabın tümü boyunca tarih, edebiyat, tiyatro, resim ve genel olarak sanat alanındaki birikimiyle, deyim yerindeyse “show yapıyor”. Hem de bu konularda bilgisiz ya da eksik olanların kafasına vura vura.
Osmanlı tarihine yakın ilgi duyduğu belli. Padişahların, “devletin geleceği” (ya da taht) uğruna oğullarını ve erkek kardeşlerini acımasızca katletmeleri konusuna epey kafa yormuş, özellikle şehzadelerin küçük yaşta öldürülmeleri onu fena üzmüş.
Tarihimizi eksik veya yanlış anlayanlar, taraflı davranarak gerçekleri çarpıtanlar ve gizleyenler, taklitçiler, başkalarının eserlerinden hırsızlık yapanlar; kitap boyunca İleri’nin eleştirilerinden ve aşağılamalarından kurtulamıyorlar. Yüzeysel bir kültürle şişinenler; kültürle, okumayla ilgisi olmayanlar; reklamlarla ön plana çıkarılan içi boş yapıtlar ve onların yaratıcıları da.
Yazar, eleştirilerini kimi zaman gerçek, kimi zaman da hayali kişiler üzerinden dile getiriyor. Acımasızca yerin dibine batırdığı kişiler arasında Fuad Köprülü ve Muhsin Ertuğrul başta geliyor. İbrikçibaşıoğlu, Çeşnicibaşı, Yurdakul Akgün, Kübra Erkılıç gibi hayali kişiler aracılığıyla da tarih ve edebiyat alanındaki yüzeyselliğe vurgu yapmaktan kaçınmıyor.
Zaman zaman Batı edebiyatına da yelken açıyor. Bu alanda kendine hedef seçtiği yazarlar Charles Dickens ve Virginia Woolf.  Her ikisinin de sanıldığı kadar değerli yazarlar olmadığını, metin içinde dile getirdiği kimi bulgularla kanıtlamaya girişiyor. 
Kitabın en önemli kahramanları, kuşkusuz Abdülhak Hamit Tarhan ve Cahide Sonku. Her ne kadar Abdülhak Hamit’e eleştiriler yöneltmiş olsa da Sayru Usman’ın (dolayısıyla Selim İleri'nin) O'na duyduğu hayranlık gizlenemez boyutta.
Cahide Sonku’ya gelince, ünlü Fransız tiyatro oyuncusu Sara Bernardth ile aralarında benzerlik kurulan Sonku, Sayru Usman’ın biricik aşkı. Platonik bir aşk bu. Hayali bir aşk. Ama tensel aşklardan çok daha değerli, öyle ki, O’nu bu kitabın başkahramanı yapıyor.