1. Giriş
Bu çalışmada, 1917–1992 yılları
arasında yaşayan Litvanya asıllı ünlü Fransız göstergebilimci Greimas’ın, bir
metin çözümleme aracı olarak önerdiği, metin ile gerçek yaşam arasında temel
anlam boyutunda kurulan ilişkinin, yaşamdaki karşıtlıklar temelinde ortaya
çıkarılması biçimindeki yöntemin, Sevim Burak’ın Büyük Kuş adlı öyküsüne uyarlanmasına çalışılmıştır.
2. Sevim Burak
2.1. Yaşamı
Ünlü öykü ve oyun yazarı Sevim
Burak, 29.06.1931 – 31.12.1983 tarihleri arasında yaşadı. İstanbul Alman Lisesi’nin
orta bölümünden sonra öğrenimini sürdürmedi. Terzilik, kitabevi tezgâhtarlığı,
mankenlik gibi çeşitli işler yaptı. Bir süre Nijerya’da yaşadı. 1951’de Büyük Günah adlı öyküsüyle katıldığı Yeni İstanbul gazetesinin Dünya Hikâyeleri
Yarışması’nda ilk altı yazar arasında yer aldı. Ulus ve Milliyet
gazetelerinde ve Yenilik, Türk Dili dergilerinde
yayımlanan öyküleriyle dikkat çekti. İlk kitabı olan Yanık Saraylar’daki (1965) öyküleri kimi eleştirmenlerce bilinç
akışının bir örneği, kimilerince de yazarın sezgisel bilincinin yarattığı
fanteziler olarak değerlendirildi. Sevim Burak, uzun bir suskunluk döneminden
sonra 1985’te Devlet Tiyatrosu’nda da sahnelenen Sahibinin Sesi (1982) adlı oyunu ve Afrika Dansı (1982) adlı öykü kitabıyla yeni bir çıkış yaptı. Everest My Lord / İşte Baş, İşte Gövde, İşte Kanatlar (roman-oyun–1984), Mach 1’e Mektuplar (anı, mektup–1990) ve
Palyaço Ruşen (öykü–1993), Ford Mach (roman–2003) adlı yapıtları
ölümünden sonra yayımlandı (Ana Britannica, Necatigil 1998, Burak).
2.2. Öykü Anlayışı
Asım Bezirci ile yaptığı konuşmada
(Bezirci) Sevim Burak, öykü anlayışını şöyle açıklar: “Hikâye insanın doğduğu
günden ölümüne kadar yürüdüğü yolda kendi kendine konuşmasıdır. Bence insanın
kendi sesinden başka duyacağı bir ses ve kendisinden başka anlatmak zorunda
olduğu bir şey yoktur. Ben de kendimi anlatıyorum hikâyelerimde, başka
kılıklara girerek, bütün özlemlerimi harekete getirerek, ne olduğunu, ne
olacağını kestirmeye çalışarak, evhamlarımı, korkularımı körükleyerek, yangına
koşarmışçasına. Yazar ve insan olarak bir tek ereğim var: Yaşamla aramdaki
bağları koparmak; imgesel bir yaşam yaratmak yeniden… Her an hayatın bir
sonunda, bir ortasında çok kez de her üç yerde birden bulunabiliyorum. … Hikâyem
bittiği zaman ben de yaşamın sonunda bulurum kendimi… Benim hikâyem, her türlü
duruma girme – koşma – atlama – düşme – korku – yorulmadır. Bu yüzden yazar
gibi görmüyorum kendimi. Yüksek ücret ödeyerek beni izlemeye gelen seyirciler
karşısında ölüm numarası yaptığı sanılan bir cambaz gibiyim. Ama yapacak da
başka bir şey yok yazar için. Benim için yeni bir hikâyeye başlamakla tabancayı
şakağıma dayamak aynı şeydir.”
2.3. Yanık Saraylar
Sevim Burak’ın ilk kitabı Yanık Saraylar, 1965’te yayımlandığında
yarattığı tartışmalar ve çektiği ilgiyle yılın edebiyat olayı sayıldı; Türk
öykücülüğündeki modern yönelişler içinde ayrı bir yeri olduğu kabul edildi. Azınlıkların,
müzmin yalnızların, umutsuzların, bir köşede ölmeye çekilenlerin dünyalarını
anlattığı bu kitabında yazar, “düşüne düşüne hayatının en hurda ayrımlarına
kadar indi.” Sevim Burak, edebiyatında her zaman hayat üstüne derinlemesine
düşündü, tek tek bireylerin dertlerini içeren ortak çerçeveler çizdi ve
yaşamanın dehşeti üstüne odaklandı (Burak, arka kapak yazısı).
Yazar, altı öyküsünü derlediği
kitabında çoğu kadın olan kişilerinin dış ve iç dünyaları arasındaki
karşıtlıklara eğilir; tatsız katı gerçeklerini hayalde yumuşatmak isteyen
kahramanların bilinçaltlarını dışa vurur (Necatigil 1997).
3. Büyük Kuş Adlı Öykünün Greimas
Yöntemine Göre Çözümlenmesi
3.1. Greimas Yöntemi
Yüzeysel (dilsel/yazınsal),
sözdizimsel (kurgusal) ve temel anlamsal olmak üzere üç boyutu bulunan bir
metnin yorumlanmasında temel anlamsal boyutun, başka bir anlatımla dünyayla ve
yaşamla ilgili boyutun esas alınması gerektiği düşüncesine ve dünyadaki, yaşam–ölüm
gibi temel karşıtlıkların bir edebiyat metnine nasıl yansıtıldığının
çözümlenmesi ilkesine dayanan göstergebilimsel bir yöntemdir. Bu yaklaşıma
göre, bir metnin anlamı, ancak gerçek yaşam bağlamı (sözcelem) içinde
anlaşılabilir, çünkü edebiyat, derin yapı düzleminde yaşamla bir tür hesaplaşma
yoludur. Yöntemin uygulanmasında, önce edebiyat metninde, yaşamdaki
karşıtlıklara koşut olarak ele alınan temel karşıtlıklar ile bunların içerdiği
alt karşıtlıklar bulunur, daha sonra da, söz konusu karşıtlık ilişkilerini
oluşturan kavramlar arasındaki çapraz (çelişkin) ilişkiler saptanır. Böylece
metin ile gerçek yaşam arasındaki bağlantılar belirlenmiş, başka bir anlatımla
metnin sözcelemi çözümlenmiş olur (Erkman).
3.2. Uyarlama
Yüzeysel Boyut
“Büyük Kuş” adlı metnin içinde yer aldığı kitabın bir öykü kitabı olarak
sunulması, 17 sayfalık bir uzunluğa sahip olması, yazarı ve edebiyat
eleştirmenleri tarafından da öykü olarak kabul edilmesi gibi ipuçları, bu anlatının
bir öykü olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, anlatımdaki şiirsellik ve metinde
şiir benzeri parçalara yer verilmesi, anlatıyı zaman zaman şiire de
yaklaştırmaktadır.
Sözdizimsel Anlatı Boyutu
Metinde anlatılanların, belirli bir sıra izleyen somut olaylardan çok bu
olayların zihindeki yansımaları olması, zaman ve mekân boyutunun çok belirgin
verilmemesi, yaygın olarak simgelere yaslanılması gibi unsurlar birlikte
değerlendirildiğinde, öykünün açık yapıt formunda kaleme alındığı söylenebilir.
Temel Anlamsal Boyut
Öykünün kahramanı kentli ve yalnız bir kadındır. Öyküde anlatılan;
kadının zihninden geçen düşünceler, anılar, izler, izlenimler, düşlerdir.
Bilinçaltından yansıyanlardır, bir tür dışavurumdur.
Öykünün öteki kahramanı kenttir. Kent, kişileştirilerek, kimi zaman kadının
sevgilisi, kimi zaman ölüm meleği kimliğine büründürülür. Kadının (ya da
yazarın) gözünde bütün erkekleri; erkeklerin, “hiçbir şeye önem vermeyişlerini”,
“dert anlatmalara kapalı” oluşlarını simgeler.
Kadın, kent karşısında, kalabalıklar karşısında savunmasız, güçsüz,
umarsız ve yalnızdır. “Gözünün merceğini” bile çıkararak bedenini kente teslim
eder. Kendini bu biçimde kente sunması, kentten korunmanın bir
yöntemidir, kentin, benliğini ele geçirmesine karşı bir tür direniştir. Kendini içkiye verir. “Yalnız votkaları için
yaşar.”
Doğduğundan beri acı çekmeye ve çektirilmeye, ölümlere alışık biridir o. İçtiği
her içkiyle çocukluğunu ve acılarını yeniden anımsar. Gerçekte içki, giderek
ölüme yaklaştırır onu.
Öykünün başkahramanlarından biri de ölümdür. Öykünün izleği de
denilebilir ölüm için. Öykünün konusunu, kadın ile kentin, birlikte ölüme doğru
yaptıkları yolculuk oluşturur. Çünkü “asıl sorun yaşamak”tır.
Gerçekte öykünün tek bir mekânı vardır: O da öykü kahramanının
benliğidir. Kimi zaman bir ev kılığına bürünür benlik, kimi zaman doğa olur,
kimi zaman bir bar, kimi zaman da kentin caddeleri, sokakları...
Öykü boyunca birini ya da bir şeyi arar öykü kahramanı. Bu, ölmüş bir eş
ya da sevgili midir, yitirilen dostluklar mıdır, geride kalan çocukluk mu,
bilinmez. Öldüğü sanılan, özlenen ve aranan şey, belki de kentin ya da
sevgilinin eski halidir. Öyküye adını veren “büyük kuş”, yitirilenlerin ve
arananların bulunuşunu, yeniden hayata döndürülüşünü simgeleyen bir masal
kuşudur.
Aranan; öykünün (ve gecenin) başında bulutlar içinde düşsel bir
varlıktır, öykünün sonunda (sabah olduğunda) ise ağacın altında yatan bir ölü.
Sabah ile birlikte uyanan kent, kadını boğup öldürecek, tüm umutları
tüketecektir. Öykünün kahramanı ile birlikte masal kuşu da ölecek, yolculuk
sona erecektir.
Değerlendirme
Greimas yöntemindeki karşıtlık
ilişkileri açısından bakıldığında, dünyadaki başlıca karşıtlık olan yaşam-ölüm
karşıtlığının öyküde aşağıdaki karşıtlık ilişkilerine dönüştürüldüğü
gözlemlenebilir:
- Kent-Doğa
- Bugün-Geçmiş
- Erkek-Kadın
- Yetişkinlik-Çocukluk
- Günah (içki, cinsellik vb.) - Masumiyet.
Buna göre kent ile bugün, erkek,
yetişkinlik ve günah kavramları arasında bir koşutluk kurulabilecek; aynı
şekilde doğa ile geçmiş, kadın, çocukluk ve masumiyet arasında da bir yakınlık
saptanabilecektir.
Birbirleriyle çelişki içindeki
kavramlar ise aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- Kent: Geçmiş, Kadın, Çocukluk, Masumiyet
- Bugün: Doğa, Kadın, Çocukluk, Masumiyet
- Erkek: Doğa, Geçmiş, Çocukluk, Masumiyet
- Yetişkinlik: Doğa, Geçmiş, Kadın, Masumiyet
- Günah: Doğa, Geçmiş, Kadın, Çocukluk.
Öte yandan, öyküde, söz konusu
karşıtlık ve çelişkilere herhangi bir çözüm getirilmez, ölüme doğru yapılan
yolculukta, karşıtlıkların olumsuz tarafında yer alan kavramlara, bir tür ölüm
meleği rolü verilerek eleştiri üst noktaya çıkarılır.
4. Sonuç
Sevim Burak’ın Büyük Kuş adlı öyküsünün Greimas
yönteminde öngörüldüğü üzere temel anlamsal boyutta ve yaşamdaki karşıtlık
ilişkileri açısından çözümlenmesini amaçlayan bu çalışmada, öykünün, yaşam-ölüm
temel karşıtlığını başarılı bir biçimde dönüştürerek,
- Kent-Doğa
- Bugün-Geçmiş
- Erkek-Kadın
- Yetişkinlik-Çocukluk
- Günah (içki, cinsellik vb.) - Masumiyet
karşıtlığı biçiminde yazınsal
olarak yeniden ürettiği gözlemlenmiş; öte yandan bir açık yapıt olan öykünün
sonunda bu karşıtlıklar olduğu gibi bırakılarak herhangi bir çözüm önerilmemiştir.
Yararlanılan Kaynaklar
- Ana Britannica Genel Kültür Ansiklopedisi C.V., İstanbul, Ana Yayıncılık, 2000.
- Bezirci, Asım; “Yanık Saraylar Dolayısıyla Sevim Burak’a Bazı Sorular”, Türk Edebiyatı 1966 Memet Fuat’ın Seçtikleri, İstanbul, de Yayınevi, 1966. s. 236 – 261.
- Burak, Sevim; Yanık Saraylar, 2. b., İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2004.
- Erkman, Fatma; Edebiyatbilim II Çağdaş Eleştiri Ders Notları, İstanbul, Yeditepe Üniversitesi 2003–2004.
- Necatigil, Behçet; Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü, 6. b., İstanbul, Varlık Yayınları, 1997.
- Necatigil, Behçet; Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, 17.b., İstanbul, Varlık Yayınları, 1998.