Bu Blogda Ara

4 Aralık 2010 Cumartesi

Uyur Uyanık Gelibolu

Bir rüyadayım.
Boğazın bittiği yerde, Ege Denizi'ndeyim. Çevremde tam bir ölüm sessizliği... Bir kısmı Ege Denizi'ne düşüyor aydınlığın, bir kısmı, toprakla bir olmuş savaşçıların üstüne.

Bir rüyadayım.
Islıkla şarkılar söyleyen bir çoban, kumsaldaki ayak izlerimin üstünden bir koyun sürüsü geçiriyor. Bir kız, durup minik kuzuları seviyor.


Bir rüyadayım.
Yemyeşil otlar üstündeyim. Salıncak sallanan, güreş tutan, yakan top, birdirbir, kovalamaca oynayan çocuklar görüyorum.

Bir rüyadayım.
Sarhoş bir adama yol soruyorum. Döne döne ilerliyorum karanlık yollardan. Bir sabahçı kahvesinde çay içiyorum. Ardı ardına sigaralar yakıyorum. Yetmiş sekiz kuşağının talihsizliğine yanıyorum birden. Sonraki kuşakların nasıl da yok edildiklerine... Karlı bir Ocak günü Mamak'ta olanları anımsıyorum. Beklediğim yolcu sonunda geliyor. İçimi bir ferahlık kaplıyor.

Bir rüyadayım.
Başucumda nihavent bir şarkı çalıyor: Kimseye etmem şikâyet.
Sonra bir hicaz: Söyleyemem derdimi kimseye.
Ardından bir kürdîlihicazkâr: Avuçlarımda hâlâ sıcaklığın var.

Bir rüyadayım.
Ağaçların arasından Saros Körfezi'ne bakıyorum. Bir gün Enez'e, Uzunköprü'ye yolum düşsün istiyorum. Yol kıyısında oğlaklar koşuşuyor.

Bir rüyadayım.
Sabah sabah gelincikler, papatyalar toplamaya çıkıyorum. Gencecik annelerin gencecik çocuklarına sunuyorum topladığım çiçekleri. Bir yılan, çalılıkların arasından bana bakıp tıslıyor.

Bir rüyadayım.
Ayakkabılarımı merdivenin alt başında bırakıp ahşap basamaklara basa basa köy evinin üst katına çıkıyorum. Konuk odasının, işlemeli örtüler serilmiş sedirine kurulup dinlenmeye çekiliyorum. Biraz sonra bol köpüklü kahvem geliyor. Haritamı önüme serip ertesi günkü harekâtı planlıyorum.

Bir rüyadayım.
Yalnız bir çamın altına uzanıp gökyüzüne bakıyorum. Bir Anzak hemşire, elimden tutup doksan yıl öncesine götürüyor beni. Yaralanmışım. Apar topar ilk sargı yerine götürülüyorum. Bir hoca ile bir papaz, yaralılara son öğütlerini veriyorlar.

Bir rüyadayım.
Lağımcılar siper kazıyorlar durmadan. Siperlere sine sine Conkbayırı'na tırmanıyorum. Conkbayırı'ndan Tuzla Gölü'ne, Tuzla Gölü'nden Boğaz'a, her bir yanda kan çiçekleri açıyor.

Bir rüyadayım.
Boğazın ardına saklanmış küçücük bir balıkçı barınağındayım. Balıkçılarla, yıldızlara doğru kaldırıyoruz kadehlerimizi. Savaşçılar derin uykularından kalkıp gökyüzüne ağıyorlar, birer yıldız olup gülümsüyorlar bize.

Uyandığımda Anzak hemşireyi yanımda buluyorum.

(2004)